Şehir eşleştirmeyi en genelde; işbirliği, dayanışma, barış ve uzlaşı kültürünün yerel yönetimler nezdinde yaygınlaşması ve birlikte ve birbirinden öğrenmenin somutlaşması olarak görebiliriz.
Şehirler çağında yaşıyoruz. Gittikçe artan oranda bir dünya nüfusu kentlerde yaşıyor ve bu oranın 2050’de dünya nüfusunun üçte ikisine ulaşması bekleniyor. Öte yandan küreselleşmenin etkisiyle şehirler daha da önemli aktörler haline geliyor ve şehirlerin politik etki alanları gittikçe büyüyor. Küresel gündemi belirleyen iklim değişikliği, toplumsal eşitsizlikler gibi pek çok sorunun kaynağını şehirler oluştururken çözümün adresi de yine şehirlerde.
Şehir eşleştirme yerel diplomasinin yanı sıra birbirinden öğrenmenin ve birlikte öğrenmenin en önemli araçlarından biri. Aynı kürede yaşamanın sorumluluğunu, yerel eylem politikalarıyla insanlığın ortak yararına ve birlikte yaşama pratiğine dönüştürmek yerel aktörlerin önemli rollerinden biri. Yerel düzeydeki sorunların, başarı ve başarısızlık hikayelerinin, iyi uygulamaların karşılıklı paylaşılmasına aracılık edilerek başarısız örneklerden ders çıkarılması, başarılı uygulamaların ise yerel koşullara uyarlanması ve yaygınlaştırılması; böylece ortak faydanın artırılması şehir eşleştirmenin bir diğer sonucu. Şehir eşleştirme bu amaca hizmet ederken yerel yönetimlerin kurumsal kapasitelerini geliştirmelerine ve dış kaynak bulmalarına da aracılık eder. Kuşkusuz şehir eşleştirme bir yönüyle de insanlığın küresel ölçekte uzlaştığı en geniş metinlerden biri olan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın hayata geçirilmesi için önemli araçlardan biridir.